Çocuklar Niçin Ödev Yapmak İstemez?

Okulların açılmasıyla anne-babalar ve çocuklar arasındaki ‘’hadi yavrum’’ sezonu da açıldı. ‘’Hadi çocuğum ödevini yap, önce ödevini yap sonra çizgi film izlersin, hadi bak ödevini bitirirsen tabletten oyun oynayabilirsin’’.

Ödev ebeveynlerle çocuklar arasında sanki gizli bir savaşa dönüyor. Anne-babalar ödev yaptırmanın, çocuklarda ödevden kaytarmanın yollarını arıyor. Acaba bu çocuklar neden ödev yapmak istemiyor?

1-011.jpg

Yaz döneminde kitap okumak için epey vaktim oldu. Okumak istediklerim için listeler oluşturdum, notlar aldım. Listem o kadar uzadı ki, bir an ömrümün yetip yetmeyeceğini sorguladım. Peki, dedim kendi kendime. Ben listelediğim kitapları okuyamayacağımı düşünüp irkiliyorum, tarihe ismini yazdırmış bu insanlar nasıl yaşıyor da, bu kadar işi bir ömre sığdırıyor. Bu gelgitler içerisindeyken aklıma İbni Sina'nın hayatı geldi. Yaklaşık 276 tane kitap yazmış, onu bu kadar üretken yapan ‘’acaba hangi histi?’’ diye düşündüm.

Hiç sıkılmadan yıllarca nasıl çalıştı?

Hiç kaytarmak istememiş mi?

Yoruldum, deyip bırakmayı düşünmemiş mi? acaba diye iç çekerken; yüksek lisans döneminde okuduğum kitaptaki bir kavram geldi aklıma ‘’akış alanı’’. Belki bazılarınız biliyor, bazılarınız da duymuştur ama bir de benden duyun istedim.

Akış, yapılan işe yüksek düzeyde konsantre olmak demektir. Akışta konsantre olmak için kendinizi zorlamanıza gerek yoktur. Kaptırmış gidiyorsunuzdur. Prof. Mihaly Csikszentmihalyi  akışın hangi durumlarda yaşanabileceğini şu şekilde açıklar.

- Spor yaparken

- Müzik dinlerken

- Temizlik yaparken

- Hayal kurarken

- Düşünürken

- Dini ritüelleri yaparken

- Yemek yerken diye devam edip gidiyor.

2-010.jpg

Peki akış alanını yakalayamayan kişilerde ne oluyor dersiniz? Yaptığı işten keyif almıyor ve bir süre sonra da bırakıyor elbette. Prof. Mihaly Csikszentmihalyi’ye göre;  kişi iki durumda akış alanına giremez. Yaptığı işin zorluğu becerisinin altında veya üstünde olursa akış alanının dışında kalır.

Bence akış alanı ödevler için de geçerlidir. Çocuklar akademik anlamda seviyesinin altında veya üstünde olan ödevlerle akış alanını yakalayamıyor. Bu durumda yaptıkları ödeve konsantre olmalarını engelliyor. Sıkılıyorlar, ofluyorlar, pofluyorlar. Ödevi yapmaktan keyif almadıkları için de bırakabilmenin yollarını aramaya başlıyorlar.

Eğer ödev çocuğun seviyesinin üstünde ise durum biraz daha sıkıntılı bir hale dönüşüyor.  Bu durumla karşılaşan çocuklar ise kendisini çaresiz ve yetersiz görmeye başlıyor. Bu sebeple ödeve  başlamak bile istemiyor. Okula gitmek onun için bir yük haline geliyor. Yazdıklarımda buraya kadar hem fikirde isek, yeni bir soruyla devam edelim o zaman.

Ödevler çocuğun seviyesine uygun olmasına rağmen yapmıyorsa ne yapmak lazım? Ben öncelikle ödevin, anne babanın değil de çocuğun sorumluluğu olduğuna inananlardanım. Eee  yapmıyorsa, ne yapalım o zaman? dediğinizi duyar gibiyim. Bırakalım sonuçlarına katlansın. Evet evet bırakın. Eğer birinci sınıftaki bir öğrenciye ödev yapmadığında yaşayacağı deneyimi ona göstermez iseniz muhtemelen on ikinci sınıfa kadar bir daha göstermeyebilirsiniz. Okul hayatı boyunca koşturmaktansa bırakın birkaç gün, birkaç hafta yapmadan gitsin.

Ödev bilinci oluştururken ailenin bilmesi gereken önemli konulardan biri de çocukların ödevleri ‘’mükemmel’’ olmak zorunda değildir.  Ödev anne babanın okulda temsil edilme şekli de değildir. Ödevin güzel olması veya kusursuz olması da gerekmez.  ‘’Hayır bu olmamış, yeniden yap’’  dediğiniz anda çocuğun tek düşündüğü emeklerinin boşa gidiyor olmasıdır.  Bu sebeple ödev yapıldıysa iş bitmiştir. Hatalar düzeltilebilir ama yazılar güzel olsun diye ödev sil baştan yaptırılmalıdır. Daha da önemlisi ödevin kontrolü sizin değil öğretmenin görevidir.

Ödevin bir yeri ve zamanı olmalıdır. ‘’Sen çok konuşuyorsun, hadi git ödevini yap’’ diye bir ödev yaptırma şekli olamaz. Ödev yapma alışkanlığı kazandırmak anne-babanın sorumluluğudur. Kolaylık olsun diye bir gün mutfakta, bir gün yatakta ödev yaptırarak bu sorumluluğu kazandırmak da pek mümkün olmayabilir.

Son olarak da ödev yapma alışkanlığı takdir ve motivasyon ile yakından alakalıdır. ‘’Hiç ders çalışmıyor’’ demek yerine ‘’yazısı çok güzel, x dersinde çok güzel not alıyor’’, ‘’Bak bugünkü matematik sorularını çok güzel çözmüşsün aferin’’  Resim dersindeki ödevini ne güzel tamamlamışın’’ gibi takdir ifadeleri ödev bilinci kazandırmada işe yarayan etkili yöntemlerdendir.

Bir de biz anne babalar ödev ve sorumluluklarımızı yerine getirirsek çocuklarımız da yerine getirecektir. Zira çocuk kulağından değil gözünden terbiye edilir.

Sevgilerimle…

Önceki ve Sonraki Yazılar
YAZIYA YORUM KAT
UYARI: Küfür, hakaret, rencide edici cümleler veya imalar, inançlara saldırı içeren, imla kuralları ile yazılmamış,
Türkçe karakter kullanılmayan ve büyük harflerle yazılmış yorumlar onaylanmamaktadır.
Emel GÜL Arşivi