Dünyayı Yöneten Merkezler-1
Yer yüzündeki süper güçlerin varlığı, üretim, sermaye ve finansman kaynaklarının paylaşımı ve yönetiminde bazı devletleri öne çıkarmaktadır. ABD, İngiltere(B.B.), Rusya, Çin gibi bazı ülkeler bilgi ve teknolojik gelişmelere paralel olarak dünya ekonomisinde ki yerlerini son yıllarda daha etkin olarak göstermişlerdir.
Burada Rusya’nın halen bazı hususlarda devam eden Türk Cumhuriyetlerine uzun yıllar hakimiyet baskıları ve Çin’in Doğu Türkistan’a devam eden insanlık dışı politikaları, ABD’nin Türkiye’ye NATO üyesi olmasına rağmen uyguladığı ambargolar ve yaptırımları yok saymak mümkün değildir. Ancak Amerika ve Büyük Britanya’nın ilişkileri diğerlerine göre farklıdır. Her iki ülke ortak bir tarih, ortak bir dil, dini inançlar ve yasal ilkelerdeki örtüşme ve yüzlerce yıl öncesine dayanan akrabalık bağlarıyla birbirine bağlıdır. Bugün, çok sayıda gurbetçi diğer ülkede yaşamaktadır.

21. yüzyılın başlarında, Britanya, Birleşik Devletler ile ilişkisini, mevcut İngiliz dış politikasındaki, "en önemli ikili ortaklık" olarak teyit etti ve Amerikan dış politikası da Britanya ile ilişkisini en önemli ilişkisi olarak teyit etti. Bu durum uyumlu siyasi ilişkilerde, ticaret, finans, teknoloji, sosyal akademi, sanayileşme ve bilim alanlarında karşılıklı işbirliğinde; hükümet ve askeri istihbarat paylaşımında ve Birleşik Devletler Silahlı Kuvvetleri ile İngiliz Silahlı Kuvvetleri arasında yürütülen ortak muharebe operasyonlarında ve barışı koruma görevlerinde kanıtlanmıştır.
Ocak 2015 itibarıyla Birleşik Krallık ihracat açısından beşinci, mal ithalatı açısından ise yedinci büyük ABD ticaret ortağıydı. Uzun vadeli perspektifte, tarihçi Paul Johnson, Birleşik Krallık-Birleşik devletler ilişkilerini, “modern, liberal demokratik dünya düzeninin temel taşı" olarak adlandırmıştır.
İki ülke, birbirlerinin yanı sıra diğer birçok ülkenin kültürleri üzerinde de önemli bir etkiye sahip olmuştur. 2019'da toplam nüfusu 400 milyonun biraz altında olan Anglosfer’in (İngilizce konuşan ülkeler) iki ana düğümüdürler. Birlikte, İngilizce diline modern dünyanın birçok yönünde baskın bir ortak dil rolü vermişlerdir. Ancak bilim, bilgi ve teknolojik gelişmeler dikkate alındığında öyle olmadığı anlaşılmıştır. Paul Johnson’un belirttiği o modern, liberal demokratik dünya düzeni içerisinde Çin, Rusya, Japonya, Hindistan ve Güney Kore gibi bir çok ülke yer almıştır. Bu bilgi ve teknolojik gelişmeler sonucu ortaya çıkan bu yeni ülkelerle İngilizce konuşan Birleşik krallık ve ABD’nin etkisi azalma eğilimi göstermiştir.
Birleşik Krallık , 19. ve 20. yüzyılın başlarında özellikle de sözde “Pax Britannica" (İngiliz barışı Pazartesi Romana’dan türetilmiştir) döneminde dünyanın önde gelen gücüydü. Bu dönem, 1800'lerin ortalarından sonlarına kadar süren, rakipsiz bir üstünlük ve benzeri görülmemiş bir uluslararası barış dönemiydi ancak bu dönem Osmanlı İmparatorluğunun güç kaybına neden olmuş ve bazı gruplar ayrılarak bağımsızlıklarını ilan etme yolunu tercih etmişlerdi. Ülke, 1956 Süveyş krizi ve Britanya İmparatorluğu’nun dağılmasıyla Birleşik Krallık'ın küresel meselelerdeki baskın rolünün giderek azalmasına kadar yaygın olarak bir süper güç olarak görülmeye devam etti. Yine de Birleşik Krallık, büyük bir güç olmaya devam ediyor ve Birleşmiş Milletler Güvenlik Konseyi’nin daimi üyesi, AUKUS, Commonwealth, Avrupa Konseyi, G7, G20, NATO, OECD, AGİT ve DTÖ’nün kurucu üyesidir. Dünyayı yöneten ülkelerden olan bu ülkelerin BM ve diğer oluşumlarda alınan kararları veto hakkı bulunmaktadır. Bu da dünya dengelerini zaman, zaman olumsuz etkilemekte ve demokratik açılımların önünü kesmektedir. İnsan hakları, eşitlik ve demokrasi ilkeleriyle uyuşmamaktadır. Bu hak değil, diğer ülkelere göre tamamen haksızlıktır.

Öte yandan tarihin çok önemli dönemlerini oluşturan Roma İmparatorluğu’nun merkezi olma niteliğinden ve Bizans imparatorluğu gibi daha doğuda bulunan imparatorluklarla yönetim ve kültür ortaklıkları ve Rönesans’ın doğuşu ile Avrupa’da ve dünyanın gelişmesinde Roma-İtalya’sı da önemli bir yer tutmaktadır. Tarihin daha gerisine gidildiğinde ise Kuzey doğudan Avrupa’ya gelerek İtalya kıyılarına kadar ulaşmış ve Roma’nın bilim ve kültürüne önemli katkılar sağlamış, Türk boyları olarak bilinen Etrüskler bu tarihi gelişmelerin dışında bırakılamaz.
İtalya devlet sınırları içinde bulunan Vatikan, resmî adıyla Vatikan Şehir Devleti (İtalyanca; Stato della Città del Vaticano; Latince; Status Civitatis Vaticanae), İtalya’nın Roma kentiyle çevrili, denize kıyısı olmayan bir ülke, şehir devleti, mikrodevlet ve anklavdır. Anklav; Siyasi coğrafyada, tamamen başka bir siyasi bölgenin sınırları dâhilinde yer alan siyasi bölgeye anklav (fra. enclave'dan) toprak denmektedir.

1929 yılında Laterano Antlaşması ile İtalya'dan bağımsızlığını kazanmış olan bu toprak parçası, Kutsal Makam’ın mülkiyeti, münhasır egemenliği ve yargı yetkisi altında bulunan müstakil bir bölgedir. Kutsal Makam'ın kendisi ise uluslararası hukuk nezdinde egemen bir tüzel kişilik olarak tanınmakta; şehir-devletin dünyevi otoritesini, yönetsel işlevlerini, diplomatik ilişkilerini ve ruhani bağımsızlığını muhafaza etmektedir. Vatikan aynı zamanda Papa, Kutsal Makam ve Roma Kuriyası’nın da mecaz-ı mürselidir.
Dini ve ruhani yönetimde İtalya’da Vatikan, finansmanın yani paranın yönetiminde İngiltere, savaş ve darbelerin yönetildiği yer de ABD’dir. Savaşların durması emperyal güçlerin çokta istediği bir durum değildir çünkü bu pastadan elde ettikleri kazançlarını olumsuz etkilemektedir.
İnsanın, insan olduğundan, katliamlardan ve savaşlardan uzak bir dünya ve farkındalık yaratması dileğiyle..

Cumhuriyetimizin kuruluşunun 102. yılını kutluyor, sağlık ve esenlik temenni ediyorum.