Dünyayı Yöneten Merkezler-2

Emrullah BİLGİN - Değişim

Yeryüzündeki mevcut kaynakların paylaşımı bakımından değerlendirildiğinde, emperyal güçlerin kaynak savaşlarının yönetimini belirlenmiş noktalardan, merkezlerden yaptıkları görülemeyebilir.

Dünyayı yöneten merkezler ve diğer ülkelerde halk ve meclisten olsa da, bilinen ve kabul edilmiş hakimiyetleri bulunan mikro alanlar vardır. Nihai kararlar buralarda alınıyor, uygulamak için gerektiğinde meclis veya siyasi algı yönetimi başlatılıyor.

-Washington D.C.

-City of london

-Vatikan City

Orduları yok, seçim yok, sınır yok. Ama birlikte paranızı, zihninizi ve ahlakınızı kontrol eder. Gölgelerden nasıl faaliyet gösterirler. Bunlar normal şehirler değildir. Çalışma şekilleri de farklıdır.

Devlet içinde egemen bir devlet,

Ulusal kanunlara karşı bağışık,

Sembolizm, gizlilik ve ağlarla korunmaktadır. Üçü birlikte modern imparatorluğun “Kutsal olmayan üçlüsü”nü oluştururlar.

Washington D.C. Başkent Washington içerisinde bulunmasına rağmen oldukça farklı bir etkisi ve yapısı vardır. Bu yüzden hiç bir ABD eyaletinin parçası değildir.

Kendi bayrağı, mührü yasaları vardır.

Tamamen mason mimarisine göre inşa edilmiştir.

Savaşların çıkartıldığı, darbelerin planlandığı, rejimlerin değiştirildiği yer burasıdır.

Federal rezerv uygulamalarının önce ABD toplumunda ki karşılığını ve sonuçlarını kontrol etmektedir.

City of London,

İngiltere’nin başkenti Londra ile asla karıştırılmamalıdır.

Yaklaşık 2 km kareden oluşan bir bölgedir.

Kendi polis gücü var. Onunla korunur.

İngiltere parlamentosu yönetimi altında değildir.

İngiltere merkez bankası Lloyd’s ve Rothschild genel merkezine ev sahipliği yapıyor. Bankacılık, sigortacılık, döviz manipülasyonu elitlerin servet aklamasının küresel merkezi konumundadır. Bu alanların kendine göre adalet ve ticaret anlayışı vardır. Ülkede yasalar yapılırken bu görüşler gözetilir.

Vatikan, Dünyanın en küçük devleti ancak en güçlülerinden biridir.

Tam egemenlik, İtalyan yargı yetkisi altında bile değildir.

1,3 milyardan fazla insanın inançlarını kontrol ediyor.

Paha biçilmez topraklara, sanat eserlerine, altına ve nüfusa sahiptir.

Bir şehir bir çekirdek sütunu kontrol ediyor.

Washington D.C. Savaşları,

City of London Zenginlikleri,

Vatikan City İbadet, İnançları kontrol eder.

Biri uluslara komuta eder.

Biri bankaları kontrol eder.

Biri ruhları şekillendirir.

Rekabet etmiyorlar, sessizce hükmetmek için iş birliği yapıyorlar.

Üçünün ortak özellikleri;

Hepsi özel statüye sahip egemen varlıklardır.

Hepsi sıkı bir şekilde korunan, sembollerle dolu gizlidir.

Hepsi ulusal denetim üstünde faaliyet gösteriyor. Ve hepsi tek bir hedefte birleşiyor; yanılsama yoluyla kontrol.

Dünyayı onlar yönetmiyor, dünyayı yöneten sistemleri onlar yönetiyor.

Washington NATO’yu, IMF’yi ve BM’i yönetiyor.

City of London küresel borç zincirlerini yönetiyor.

Vatikan doktrin yoluyla okulları, aileleri ve seçimleri etkiliyor. Açıkça hükmetmelerine gerek yoktur. Gerçekliği yönlendiren araçları yönetiyorlar.

Tarihsel kökenleri asla tesadüf değildir.

Washington D.C. Antik Babil şebeke sembolizmi üzerine inşa edilmiştir.

City of London, Tapınak şövalyeleri ve kraliyet bankacılık kartellerine bağlanmıştır.

Vatikan City, Roma İmparatorluğunun son kalesi üzerine inşa edilmiştir.

Bu sadece güç değil, bu yöntem ve şekil değiştirmiş ata imparatorluğudur.

Özgürlük illüzyonu yaratıyorlar.

Dünya insanı oy verebildiği için kendinin özgür olduğunu sanıyor, bunun adını da demokrasi koyuyor.

Ancak,

Paranız Londra’dan yönetiliyor,

Ordunuz Washington’a karşı sorumludur.

Etik anlayışınız Vatikan’ın filtresinden geçiyor. Bu görünmez bir imparatorluktur.

Gerçek küresel yönetişim sistemidir.

Gerçek başkentinin üç yüzü vardır.

Bunlar

Sorumsuzluk,

Dokunulamazlık,

Sorgulanamazlık

Birlikte çoğu hükümetin var olduğu süreden, daha uzun bir süredir dünyayı yönetiyorlar.

Bu bir komplo değil, bu küresel kontrolün mimarisidir. Güçlerini de yalnız içinde bulunduğu ülkelerden değil tüm dünya ülkelerinden alıyor ve tüm dünya ülkelerinde ki sistemleri yöneterek etkili oluyorlar. Böylece uzun yıllardır varlıklarını sürdürmektedirler. Yönetim sistemlerini yöneten bu üçlü silahsız silahşörlerin 1700’lü yılların ikinci yarısından sonra etkilerini göstermeye başladıkları bazı çevrelerce belirtilmektedir. İngiltere’den önce Avrupa’ya sonra Amerika’ya yayılmış ve daha sonra tüm dünya ülkelerinde etkilerini göstermişlerdir.

Bu emperyal güçlerden destek alan Refahta ateşkesi bozmaya çalışan İsrail ve Rusya’dan kendini korumaktan aciz Avrupa, güvenliklerini ve ekonomilerini ABD ve NATO’ya teslim etmiş durumdadır. Öyle ki dünya ülkeleri Hitler döneminde olduğu gibi bugün de Gazze, Ukrayna, Suriye, Yemen, Sudan vb. bazı bölgelerde bir tür etnik narsisizmle karşı karşıyadır. Savaşların durması emperyalist güçlerin silah satış gelirlerini düşüreceğinden çokta istekli değildirler. Zaten bu savaşlar yönetenlerle, yönetilenler arasında değil mi?

'Üstün ırk', 'seçilmiş halk' gibi kötü inançlar meşrulaştırıyor. Bu anlayışla yetişen nesiller, karşı tarafı insan olarak görmüyor. Bu da zulmü normalleştiriyor.

Ancak, Rusya geçmiş tarihte önce kendi içinde daha sonra diğer Asya ve Avrupa ülkeleri ile olan sorunları ve anlaşamazlıkları sonucu, belki de çok sıkı Katolik olduğu için bu denklemin ya dışında yada gerisinde kalmıştır.

Birinci dünya savaşında Çarlık Rusya’sından Sosyalist SSCB’ne dönüş ve ikinci dünya savaşı yıllarında da Avrupa’ya destek politikaları ile Almanya’yı bölmüş, bazı doğu Avrupa ülkelerini hakimiyeti altına almasına rağmen bunu sürdürememiştir. Buna benzer bazı dönemlerde araya girmek veya dahil olmak istemiş ancak bunu sürdürememiştir.

Diğer dünya ülkeleri adeta bu süper güçlerin gölgesinde varlıklarını sürdürüyorlar. ABD tarafından öne çıkarılan İsrail ve Ukrayna ve hatta bağımsız görünen İran bile öyledir.

Çin, Hindistan ve Rusya’dan aldığı güçle dünyaya kafa tutan Kuzey Kore’de.

Bu denklemin değişmesi için dünyayı yöneten merkezlerin ve buna paralel olarak finansal kaynakların el değiştirmesi veya blok değiştirmesi gerektiğinin tespiti zor değildir.

İnsan oğlunun, dünya ve ülke kaynaklarının adil ve etkin bir şekilde paylaşıldığı bir gelecek umut etmek en doğal hakkıdır..!

Sağlık ve esenlikler diliyorum..

İlk yorum yazan siz olun