Türkiye’de kişi başına yıllık ortalama sadece 1 diş fırçası ve 1 tüp diş macunu kullanıldığı bildiriliyor. Oysa Avrupa ülkelerinde bu rakamın 3 - 4 kat daha fazla olduğu biliniyor. Uzmanların önerdiği, “günde en az 2 kez diş fırçalama” alışkanlığı ise Türkiye’de ne yazık ki yaygın değil.
Bu tablo yalnızca, diş çürüklerine, diş eti hastalıklarına, erken yaşta diş kayıplarına değil; aynı zamanda ağız kokusu problemine ve buna bağlı sosyal sorunlara da zemin hazırlıyor. Ağız bakımının yalnızca “temizlik” değil, bütüncül sağlık açısından kritik bir koruyucu önlem olduğu bu verilerle bir kez daha ortaya çıkıyor.
“AĞIZ SAĞLIĞI SOSYAL HAYATI DOĞRUDAN ETKİLİYOR”
Ağız bakım ürünleri sektörü temsilcilerinden Hale Eratalar İnanç, konuyla ilgili şu değerlendirmeleri yaptı;
“Ağız hijyeni yalnızca diş fırçalamakla sınırlı değildir. Diş fırçası, diş ipi, düzenli diş hekimi kontrolleri ve güvenli ağız bakım ürünleri birlikte ele alınmalıdır. Bu bütünsel yaklaşımla ağız hastalıklarının ciddi oranda azaltılabileceğini görüyoruz. Ancak toplumun büyük bir bölümünün hâlâ bu standartları yakalayamadığını gözlemliyoruz. Özellikle ağız bakım suyu kullanım oranları da oldukça düşük seviyede.”
İnanç, ağız sağlığının yalnızca fiziki bir konu olmadığını vurgulayarak şunları ekledi:
“Ağız sağlığı, tüm vücut sağlığıyla doğrudan ilişkilidir. Aynı zamanda sosyal yaşamımızı da etkiler. Ağız kokusu, hem iş hayatımızda hem de özel ilişkilerimizde özgüven kaybına ve sosyal çekingenliğe yol açabiliyor. Bu nedenle ağız sağlığına verilen önem, sadece kişisel bakım değil, aynı zamanda yaşam kalitesi meselesidir.”
“AĞIZ SAĞLIĞI, BEYAZ DİŞLERDEN ÇOK DAHA FAZLASIDIR”
Açıklamasında, “Ağız ve diş sağlığı, sadece dişlerin beyaz görünmesinden ibaret değildir" diyen İnanç, "Bu, doğrudan yaşam kalitesiyle bağlantılı bir konudur. Bugün herkesi diş bakım alışkanlıklarını yeniden gözden geçirmeye davet ediyoruz. Diş fırçası, diş ipi, dil fırçası, ağız bakım suyu ve düzenli diş hekimi kontrolleri ile ağız sağlığını korumak mümkün" ifadelerini kullandı.