Erdal Küçükşehir

Erdal Küçükşehir

Büyüyen ekonomi

31 Ağustos’ta açıklanan 2. çeyrek büyüme rakamları gösteriyor ki Türkiye G 20 ülkeleri içerisinde Suudi Arabistan’dan sonra en hızlı büyüyen ikinci ülke konumunda. TÜİK verilerine göre Türkiye, 2022 ikinci çeyrekte % 7,6 büyüdü. Alt kalemlere inerek incelediğimizde finans ve sigorta faaliyetlerinin %26,6 büyüme gösterirken, hizmet sektörünün % 18,1 büyüdüğünü görüyoruz. Bunu %11 ile mesleki, idari ve destek hizmet faaliyetleri izlerken, sanayide büyüme % 7,8 olarak gerçekleşmiş durumda.

Tarım ormancılık faaliyetleri ve inşaat sektörü ise ikinci çeyrekte daralan yani küçülme gösteren sektörler olarak öne çıkmışlar. Gıda fiyatlarında öngörülemeyen fiyat artışlarına rağmen tarım sektörünün küçülme göstermesi üzerinde ciddi olarak durulması gereken bir başlık olmalıdır. Hane halkı Tüketim artışının % 22,5 arttığı bu dönemde kamu harcamalarında görülen % 2,3 artış kamu tarafının biraz frene bastığı şeklinde açıklanabilir.

ekonomi-buyume.jpg

Küresel anlamda neredeyse her kesimin kaçınılmaz olarak resesyon yani durgunluk beklediği bir dönemde gelen bu rakamlar moral ve motivasyon açısından son derece kıymetlidir. Zaten hükümetin Eylül 2021 itibarı ile uygulamaya çalıştığı politikadan beklediği sonuç da budur. 3. çeyrek için baş gösteren durgunluk tehdidine karşı Merkez Bankası’nın beklenmeyen faiz indiriminin gerekçesi de buradadır. Büyümenin öncelik olduğu Merkez Bankası metinlerine de girmiştir. Oysa Merkez Bankası’nın böyle bir yetkisi ve sorumluluğu yoktur.

Büyümeyi görmezden gelelim diyemem ama ya bölüşme ne durumda? Bizim ekonomimiz için ana amaç ne pahasına olursa olsun büyüyelim mi olmalıdır, yoksa satın alma gücünü artıran refah seviyesini yükselten daha adil bir bölüşüm mü olmalıdır? Ülke ekonomisinin küresel durgunluk söylemlerinin içerisinde % 7,6 büyümesine rağmen işgücü ödemelerinin cari fiyatlarla gayrisafi katma değer içerisindeki payının %32,6’dan %25,4’e düşmesi nasıl izah edilecektir. Sanırım Hindistanlı iktisatçı Jagdish Bhagwati tarafından 1958 yılında ortaya atılan “Yoksullaştıran Büyüme” tezini uygulamalı yaşıyoruz.

yoksullastiran-buyume.jpg

Toplum olarak en temel meseleleri dahi politize edip tartışmakta üstümüze yok eminim. Bu rakamları da bazıları başarı, bazıları başarısızlık olarak alıp günlerce tartışacaklar. Bugün bozulan gelir dağılımı ve hayat pahalılığı sorunu inanın politika unsuru olarak kullanılmaması gereken çok ciddi bir ülke meselesi haline gelmiştir. Bu sorun partiler üstü olmalı ve öyle değerlendirilmelidir. Bardağın dolu tarafı pandemiye, global durgunluk tehditlerine, aksayan tedarik zincirlerine, jeopolitik meselelere rağmen büyüyen bir ekonomi olmaktır. Bardağın boş tarafı ise %7,6 büyümeye rağmen %10’un üzerinde seyreden işsizlik, gün geçtikçe düşen milli gelir, tıkanan ihracat kanalları, yüksek enflasyon, yatırımların büyümedeki payı ve bozulan gelir dağılımıdır.

Yapılan kamuoyu anketlerinde bu ülkenin en büyük sorunu olarak hayat pahalılığı ve ekonomi başlığı açık ara önde çıkıyorsa sokaktaki vatandaş bu büyüme rakamlarını haklı olarak sorgulayacaktır. Vatandaşın halini sorarsanız ikinci ağızdan bir hikâye aktarayım:

25 yıl önce beraber çalıştığımız Kerkük Türkmeni bir makine mühendisi arkadaşımız vardı. Kulakları çınlasın şimdi Kerkük’te akademisyen olarak çalışmakta. Ondan dinlemiştim: “Bir yaşlı Türkmen Birleşmiş Milletler’e mektup yazar. Yıllardır Amerika’da yaşayan bir Iraklıdan rica eder ben anlatayım sen yaz der. Başlar başından geçenleri anlatmaya çocuklarını savaşta kaybettiğinden, hanımının hastalık neticesinde vefat ettiğinden, malının mülkünün savaşta yağmalandığından, kendinin memleketini terk etmek zorunda kalarak aylarca aç susuz dolanıp Amerika tarafından ülkeye getirildiğinden bahseder ve sonuçta bütün bu olanlara seyirci kaldığınız için sizden de şikâyetçiyim der. Mektubu kaleme alan amca söylediklerini yazdım bir okuyum kontrol et yanlış olmasın diyerek okumaya başlar ki yaşlı ihtiyar başlar ağlamaya. Sorar amca ne oldu niye ağlarsın? İhtiyar seslenir: “Neler yaşadığımı başkasından duyunca dayanamadım evlat.”

Önceki ve Sonraki Yazılar
YAZIYA YORUM KAT
Erdal Küçükşehir Arşivi