Emrullah BİLGİN - Değişim

Emrullah BİLGİN - Değişim

Herkes kendi gerçekliğinde haklı

Dünya varlığını tehdit eden, insanoğlunun doğaya verdiği zarardır. Kendi hayat standardını artırmaya çalışan insanoğlu yaşadığı çevreye, dünyaya da öyle davranıyor mu? Yoksa hem ekolojik dengenin bozulmasından, iklimsel kaymalardan bahsederken, hem de yer altı ve yer üstü sularının çekilip azalmasına, daha fazla ürün alma hırsına yenik düşerek toprağın doğal dengesiyle oynamaya, uzaya fırlattığı uydular, füzelerle, savaşlarla vb. dünyanın dengesini bozmaya devam ediyor.

İki şekilde davranan bir akıllı yaratık insanoğlu. Çevre yönetimini dikkate alanlar azınlıkta, gelecek nesillere temiz bir çevre, temiz bir dünya bırakma fikri önemsenmiyor. Sadece önemseniyormuş gibi davranılıyor.

Bir ekose battaniyeye yerleşen bukalemunun hikâyesini bilirsiniz; Birkaç dakika sonra patlar. Renkler arasında seçim yapamaz çünkü. Umarız ki dünya böyle bir patlama ile karşı karşıya kalmaz. ABD güdümünde BM’de seyirci kalmaz yada iş bittikten sonra yol göstermeye çalışmaz.

Suriye iç savaşı, Afganistan’ın Taliban’a bırakılması, Ukrayna - Rusya savaşı, Çin - Tayvan krizi ve diğerleri. Tahıl krizi, Türkiye, BM, Ukrayna-Rusya arasında çözülmüş gibi görünse de endüstri 4.0 hedeflerini saptıran cip krizi devam etmektedir.

cip-krizi.jpg

Ne alaka demeyelim; çip temel malzemesinin yüzde 60’ı Ukrayna ve Rusya’da üretiliyor. ABD ve uzak doğu Asya’da toplam 10 üreticinin çoğu buradan alıyor, ABD’nin uyguladığı kısıtlama ve savaş nedeniyle üretimin durması etkili olmaktadır. Bu arada acaba Türkiye bu krizi fırsata çevirip Ukrayna - Rusya ile ilişkilerinden faydalanarak çip üreten bir ülke olabilir mi?

Avrupa, doğal gaz vanalarını kapatan Rusya’dan sonra kömüre geri dönme arayışlarına devam etmektedir. Türkiye aynı duruma düşmeden nükleer enerji üretimini arttırarak doğal gaza bağımlılıktan kurtulabilir mi? umarız duyarlar.

İnsanoğlunun dünyaya ve kendi kendine verdiği zararlara bakıldığında; insanoğlu yeryüzünde yaşamaması gereken, yaşadığı yere sayısız zarar veren tek varlık, doğumuyla doğaya uyum sağlayamamakla birlikte, yetmiyormuş gibi doğayı yaşanmaz hale getiren de insanoğlu.

Yeryüzünde yaşayan hayvanlar, doğumundan hemen sonra uyum sağlayıp bir kaç saat içinde yürüyebiliyor. Kundağa sarmak yürüyebilmesi için tay, tay yapmaya gerek duymuyor. Bitkiler ve diğer canlılar, varlıklarda öyle.

Tüm bunlar bütünleşik bilgi düzeyinde değerlendirildiğinde acaba yapay zeka daha da ileri giderek, insan üzerinde etkili olsa, İnsanın yok olmasına sebep olabilir mi? bilinmez. Son yüz yılda korkulanda budur.

Bugüne bakıldığında; yazar Pascal Bruckner, “Güzellik Hırsızları” kitabında, “Ne zaman karşıma ilginç bir şey çıksa, hemen ona doğru çekilirim” diyor. Özgür insanın, modern bireyin daha çok seçme imkânı var artık. Aşkta, ilişki de, demokrasi de, her şeyde. Yoksa modern bireyi patlatan bu mu? Çok seçeneklilik iyi bir şey mi, yoksa tehlike mi?

Evet, artık daha çok seçeneğimiz var. Eskiden devletin kontrol ettiği iki televizyon kanalı vardı, şimdi onlarca, belki de yüzlerce. Ürünler söz konusu olduğunda da öyle. Bu seçenek bolluğu baş döndürücü görünebilir ama çoğu benzerdir. Çünkü aynı fabrikalar, aynı şirketler farklı şeyler ürettikleri iddiasıyla birbirine çok benzer şeyler üretiyorlar. Tersine, bugün tüketim alanında bir tek biçimliliğe, tekdüzeliğe geçildi. Bunun adı da standartlaşma koyuldu. Sınırsız seçenek sersemlik ve şaşkınlık yayıyor. Günümüzde ölçü, yetinme ve sadelik eğilimi artıyor. Kaliteyi aşırı yüzeysel bir çeşitliliğe, sağlıklı ve faydalı ürünler hep aynı kötü ürünlere tercih ediliyor.

metaverse.jpg

İnternet ve sosyal medya gerçekliği nasıl değiştirdi? Gerçeklik sonrası çağda mıyız yoksa o da değişiyor mu? Bazı sosyal medyalar insanları, kendilerinin sonuna kadar haklı oldukları duygusuna kapatıyor. Bu insanlar artık, ortak gerçekliği referans almıyorlar. Facebook, Twitter veya Instagram’da hepimiz kendi kabilemize bağlıyız. Bu kabileler de gerçekliğin kendilerine özgü versiyonunu bize sunuyor. Özellikle pandemiyle birlikte sahte haber bombardımanıyla karşı karşıya kaldık.

Aşıyı ve ilaçları reddetmek için bir araya gelen farklı gruplar birçok yalan haber yaydı. Evet, internet belki bir ilerleme unsuru ama aynı zamanda devasa bir kolektif gerileme vesilesi olmaya devam ediyor.

Yazar Pascal Bruckner bu durum için dünya potemkin köyüne döner ifadesini kullanmaktadır. Kripto paralar, metaverse dünyası, yapay zekâ, bulut… Gerçek, hiç olmadığı kadar büyük bir simülasyona dönüşmedi mi artık? Neden başka dünyalarda yaşam arıyoruz? Kendi yaşamımızda mutlu değil miyiz? Acaba uzayda veya diğer galaksilerde hayat aramak bunun sonucu mu?

Tehlike şurada: Bugüne kadar gazetecilikte gerçek, teyit edilebilir bir şeydi, doğruya uygunluk demekti. Bu günse gerçek, gerçek olayların bir yorumundan başka bir şey değil. Haberi doğrudan vermek yerine, yorumlarla toplumu, kamuyu yönlendirmek. Amerika’daki Trump fenomeni gibi. Gerçekler, onu savunanların zevklerini okşayan bir yorum lehine ortadan kayboldu. Bu 20. yüzyılın iki büyük totalitarizmiyle de başımıza gelen şeydi. Nazizm ve komünizm, gerçekliği kendi kafalarına ve ideolojilerine göre yorumluyorlardı. Burada olgular ortadan kayboluyor; gerçek artık, şu ya da bu grubun, kişinin çıkarlarına ya da inançlarına uygun olan şeyden başka bir şey değildir. Peki bu, gelecekte neye yol açacak?

Bir doğrulama gerekecek; Bütün yanlış haberler birbirini ortadan kaldırır, düzensizlikte çöküp yok olurlar. Dolayısıyla yanlış haberlerin doğru haberler ve gerçeklere karşı yayılmasını engellemek için çok daha fazla teyit mekanizmasına, düzenleyiciye ihtiyacımız var. Düzenleyici de isabetli kararlar vermezse, adil ve etik olmazsa, İşte o zaman tüm dünya Bruckner’in dediği gibi bir Potemkin Köyü’ne döner.

potenkim-koyu.jpg

Komünizmin Çar rejiminden miras aldığı bu uygulama, Rusya açlık ve fakirlik içindeyken, içinde yaşayanlar, bir küçük azınlık sınıfını iradesi kadar özgürken, kominist partinin üst yöneticilerinin iradeleri kadar sınırlar serbestken, yabancılara herkesin mutlu olduğu, gülümsediği köyler göstermeye dayanıyordu.

Bugün internette yaşanan da böyle bir şey. İşte bu da Potemkin köyü.

Yazar Pascal Bruckner’in belirttiği gibi GAFAM’ın (Google, Amazon, Facebook, Apple, Microsoft’un savaş ganimeti) (Twitter’in Elon Musk tarafından satın alınsaydı durumu değiştirebilir miydi? net değil) iktidarına karşı çok ciddi bir düzenleyiciye ihtiyaç var. Ya da, bu da başka bir ihtimal, insanlara yakınlarıyla otantik yaşamı denemeleri için sosyal ağları terk etmeleri önerilebilir.

Bu sosyal ağlar aynı zamanda yakınlarımızın ortadan kalkmasını da ifade ediyor. Çünkü yakınlarımıza, çevremize olan ilgi azalıyor. Toplumda bir kısım insanların canı acımadan sorunlara el atılmıyor. Gündem bütün medya tarafından tekrarlanıyor, yapıcı olmaktan uzaklaşıyor.

Teknoloji ve medya bu kadar gelişmiş, ilerlemiş olmasına rağmen, insan yaşamını ilgilendiren savaşlar, doğal ve sosyal olaylar hakkında net, açık bir bilgi alınamıyor, bilgi kirliliği oluşmaya devam ediyor. Haberciler düşüncelerine hizmet etmeye yönelik haberleri yönlendirerek yorumluyorlar. Çünkü düzenleyici yok ya da yetersiz. Dünya pazar ekonomileri de öyle seyir gösteriyor.

ukrayna-tahil-krizi.jpg

Ekonomileri düzeltmek refah seviyelerini yükseltmek için ekonomiler yıkıp ekonomiler yapılıyor. ABD-Avrupa ve Rusya’nın Suriye’de, Afganistan’da, Rusya’nın Ukrayna’da vb. yaptığı gibi. Arkasından da sosyal adaletten ve demokrasiden bahsediliyor. Tabi ki bu hatalarını, yanlışlarını kapatmıyor, halk yığınları kandırılmaya çalışılıyor. Bu yüzden Rusya Ukrayna da, Kazakistan’da, tek kutuplu dünya düzenine son vererek gücünü göstermeye çalışıyor.

ABD, NATO, Avrupa bunu engellemeye devam ediyor. Çin ise bu fırsatı değerlendirerek aradan sıyrılmaya çalışıyor. Su sorununu çözmek için son zamanlarda Hindistan’daki ganj nehriyle oynaması dikkatlerden kaçmıyor. Tayvan’a yaptığı ekonomik saldırılarda dünya ülkelerince izlenmeye devam etmektedir.

Dünya üzerinde açlık ve ekonomik sıkıntısı bulunan birçok ülke varken, bu günün aç geleceğin saldırgan ülkesi Çin Türk Cumhuriyetleri ile ekonomik ilişkilerini arttırma peşinde koşuyor, bu kutuplarda kendine yer arıyor, Amerika’ya dolaylı yollardan kafa tutarak bunu elde etmeye çalışıyor. Umarız ki bozulan dünya düzeni, ekolojik ve doğal yapının talanına son verilir. İnsan dünyasına sahip çıkar. İnsanoğlunun savaşsız, yeşil dünya ile mutlu olacağı nice yüz yıllara.

Sağlıkla ve umutla kalın.

Önceki ve Sonraki Yazılar
YAZIYA YORUM KAT
Emrullah BİLGİN - Değişim Arşivi